YILMAZ ODABAŞI
AKSAMDIR
ı sulari
bogdu
dalgalar
...
ses hoyrat
sevinç yilgin
sakaklarim sonbahar
II
“muhbiri çogalmis sevdanin”
yapismis tenime ter
elime kir
sessizligin ortasinda bir deli rüzgar
aksamdir
avuçlarinda marmara’nin
aksamdir
siire karisti sular
sularda çogalir sevdalar
ellerim ah! ellerim
nasil
anlatsam
gece
gece kokuyor çocuklar
FIRE VEREN COGRAFYA'DA
O dügün gecesi Mardin’de çektirdigimiz resim benden söz eder.
Yüzüm, bu öksüz ülkenin bütün sabrini kusanmis
Örtülmüs perdeleri gülümsemenin
Demek Mardin’de biraz aksammis...
O kent hala albümlerden, Kadir’den ve Lütfü’den
Birisi sevgilisi tutuklu bir genç kiz kederinden
Birisi gidilemeyen kentlerden nar mevsiminden söz eder.
Ve yürürüz,
Yürümek her bahar papatya kokulariyla sarhos
Sonra merakla açtigim mektup:
“Çankiri cezaevi, Görülmüstür”, Kadir’den
Zarfta o dügün gecesi Mardinli resim
Ve bir hükümlü merhaba bizden söz eder.
Öylesine çoktuk ki ve çoktu Kadir
Daha çogaltir kendini tas odalarda
Her geçen gün fire veren bu cografyada...
GENELLEME
ariniyor, deviniyor gökyüzü
toz
ve ter karisiyor hayatima
uzak git bölünüp dagilan eksilip savrulan ne varsa! ...
merhaba dogrulup dirilten yanm
ve deli dizelerime biriken çiglik
merhaba
ugultusu rüzgarlarin bahar aksamlarinda
arnyor, deviniyor gökyüzü
akiyor zaman
sevdalar karisiyor hayatima
IKININ SIIRI
bugün iki kez yagdi yagmur
iki kez eskidim sanki
iki ömrü kolkola yasadim
biri nergis bahçesi, digeri mahser yeri
hep iki sömine yandi yüregimde
birinde atesti digerinde kül
ve iki kez asik oldum
bundandir iki kez ölmüslügüm
sonra bir serüvende ikiye böldüm ömrümü
simdi sömestrdeyim
ilk iki kitabimdan sonra sitmaya tutuldu coskum
daha depremlerdeyim
ve iki kere iki
kitabimda benim
ya çok eder
ya sifir...
KURTULAMAZSIN
-35 yasima-
önce sesini
sonra yankisini çaldirdin su beton ormaninda
bu kent de tükürdü asklarina
kal orada!
artik hiçbir seyden kurtulamazsin
islanmissin bir kere oglum
yas gününde
kuruyamazsin...
NEYI ANLATIYORUM BEN
BIR OZAN ÇIRAGI BILE OLAMAZKEN
isidi
öfkemde dolandi gün alli-mor
neydi az önce
o zifiri karanlik
agarmadan ortalik
selam civan dost
bozkir mi uyanan
güne dönmüs çorak toprak
seslerle hele yokla kendini
bahçesi olurmus acilar ülkesinin
tomurcuksuz, çiçeksiz
çocuklari oyuncaksiz, sekersiz
önceleri böyle degildi insan
bir alageyik seker ormanda
magrur, atik
acilar yürür insanlarla yollarda
insan,
ilkyaza vuran
öfkeye gül sunan
dogruya dost, egriye düsman
sevda olmali
karanin karanliginda
pusatsiz
sevda olmali
bir uçtan bir uca aglamaksiz
ve haber haber olmali
ölümün sesi toktur
çocuklar duymamali
bak civan dost
mevzilenmis aci
bilenir topragin avuçlarinda
birseyler demelisin artik
neyi anlatir duvakli güzellikler
neyi anlatiyorum ben
bir ozan çiragi bile olamazken
PUSUDA YALNIZLIK
karacadag
yamaçlarinda kardelen çiçekleri
her bahar umuda rengini verir
ve her bahar
dicle’de ak köpüklere üsüsür papatyalar
siverek düzü
hayata vurgun yürekli yigitleri
ve sabahin eteklerinde ter taneleriyle
“memleketimdir benim”
orada
tüfekler yaglanir kerpiç damlarda
türkü kaçak
tütün kaçak
kaçak çay bugulanir savki vurur maglara
ve korku ve umut ve can pusuda
pusuda yalnizlik
karacadag,
önü diyarbekir’dir
ben hüznü avuçlarken ora mahpuslarinda
bulutlarla yalpalayan rüzgarlari resmedip
bakip bakip iç çekerdim doruklarina
karacadag,
patikalarinda ceylan ölüleri
ve bakir renkli gögüslerimizde görkemli günesiyle
sabira tutunan sevdalarin gönüllü erleriydik
ve yollarimizda ayaklarimiza batip çikan devedikenleri
özlemler biraz uzak biraz diri
bekleyislerde alçalip yükselirken köpük köpük yalnizlik
VAR GIT ARTIK
buralarda gece uzun
gün isigi yakindir
var git artik
bakma ardina
ölüme fazla sokulma ama
düsün ki
mevsim rüzgarlarinin savurdugu
bir orman insan
sev onu, sokul, konustur
doludur fazla üstüne varma
hep susmak
susmak...
yetmiyor bazen
iste bu yüzden
bütün isiklari yanmali yeryüzünün
ozanlar herseyi anlatmali
var git artik
aciyi asindirma
tut
ve at sevdaya uzaan çaglayana
kurt sürü meselesi
sökerler umutları yüreğimizden
kan lekesi sürerler anlımıza
bizi bir karınca gibi ezerler.
sökerler midemizden ekmeğimizi
bal sürerler dudağımıza
daha ne istiyorsunuz derler.
tüm resmi kayıtlara
önce numaralarımızı yazarlar
yaşam sınırlarımızı onlar çizerler.
malumdur, uymadınmı hesaplarına
bırakılırız kapı önlerine
konuşmamızı değil susmamızı yeğlerler.
işçiyizdir, memuruzdur, köylüyüzdür
bir halkızdır
bir sürü gibi gütmek isterler.
sürüden ayrılanı kurt yer
ya birgün sürü ayrılırsa?
22.09.2006© Cahid Aylar
|
|
|
muhabbet-i alem
rakı en çok balığı sever
bizde rakıyı.
bir fasıl okşar kulaklarımızı
fasıl bizi sever,
asıl biz fasılı severiz
dinlerken o nihavent şarkıyı.
biz hepimizi severiz
meze geceyi sever,
asıl gece yıldızları sever
parıldarken terkimizdeki sarhoş kıyı.
istanbul en çok bizi sever
biz boğazı severiz,
boğaz kanat çırpan martıyı.
bir hicaz akşamı düşer üstümüze
asıl biz muhabbeti severiz
durmayın dostlar, kaldırın
gavur etmeyin şu rakıyı !
12.02.2006© Cahid Aylar
|
|
|
gittin gideli
Yedi derde dermandı
Yalın gülüşlerin
Her yönden doğardın
Karanlık içime.
Canlanan bir bahar olurdu
Sonbaharıma gelişlerin.
Başında elvan çiçekleri
Yeni açmış bir hanımeli
Ah elalım ah!..
Koca bir mevsim geçti
Sen gittin gideli.
Karanlık sabahlarımda
Doğan sıcak güneşimdin
Umut umut parlayan.
Kulağıma sevgi fısıldayan
Yıldızımdın karanlık gecemde,
Mavimsi bulutların gelirdi
Yağmuru olurdun
Kuraklık yaşayan düşlerimin.
Her düşen damla
Bana seni hatırlatırdı
Sana gönül verdim vereli.
Ah yaralım ah!..
Bu göz sana ağlar
Sen gittin gideli.
Engin bir Okyanus´tu
Mahsun ela bakışların.
Ufka açılmış teknemin
Rüzgarıydın yelkenlerine dolan
Dalga dalga sürüklerdin ruhumu
Derin sularında korsan.
Büyülü ıssız bir Ada´ydın
Koylarında demirlediğim,
Bulduğum an kaybettiğim
Mavi denizlerin Güzeli
Ah karalım ah!..
Kaç vurgun yedim
Sen gittin gideli.
Türküler seni anlatırdı
Sana söylenirdi yanık beyitler.
Karacaoğlanın sevda hasreti
Veyselin sadık yari,
Gündüzü gecesiydin.
Ruhumun cıvıl cıvıl gülen
Sevda açan bahcesiydin.
Buram buram
Anadolu kokardın ezgilerimde
Sazım seni çalardı
Sana ağlardı her teli
Ah maralım ah!..
Kaç Türkü yaktım
Sen gittin gideli..
01.09.2002© Cahid Aylar
|
|
|